Fatih Sultan Mehmet Han’ın Konstantiniyepolis (İstanbul) ‘un bir çağ kapatarak yeni çağ açan fethiyle (1453) Türk topraklarına katıldığı günden beri bir çok Avrupa ülkesi Türklere ve Türkiye ye düşman olmuştur. Bu zaferi içine sindiremeyen başta Bizans (Yunanistan) halen İstanbul’un Türkler tarafından işgal altında olduğunu söyleyecek kadar küstahlıklarına devam etmektedirler.
Yıllarca Avrupa da Türklerin barbar, ilkel, kanlı bıçaklı, insanları köleleştiren, kan döküp insan öldüren emperyalist kimseler olarak tanıttılar. Aslında yapmak istedikleri Hıristiyanlaştıramadıkları, İsa’nın doğup büyüdüğü ve yaşadığı kutsal toprakların Türkler elinde olması ve buraları yeniden ele geçirmek için düzenledikleri Haçlı Seferlerinde yapmış oldukları katliamları ört pas etmektir.
Türklerin imajının kötü olarak tanıtılması için her yolu denediler. Sanatçıları bile kullandılar. Hatta bu sanatçıların Türkleri karalayan birçok eseri Türkiye’de de sahnelenmekte ve satılmaktadır. Örneğin, Shakspeare’in saraydan kız kaçırma oyunu Türk Sultan’ının kötülendiği bir oyundur.Bunlar ne ki , bir çoğumuzun baş ucu kitabımız yazarı olan Martin Lutfer, Augustino Curio, Voltaire, Jane Austen ve daha niceleri Türk düşmanıdır. Türklerle ilgili gerçeği asla yansıtmayan karalama yazılar ve sözler yazmışlardır. İşin tuhaf tarafı ise Türkiye de hiç de azımsanmayacak okur sayıları bulunmaktadır.
Betimleme yaparken, tüm dünyayı vaftiz edilmiş Yahudi ve Hıristiyanlarla, sünnet edilmiş türbanlıların savaş yeridir. Diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Sıradan bir vatandaşın cahilliği ülkesine çok bir zarar vermez ama âlim denilen insanların cehaleti bir toplumu tarihin derinliklerine gömebilir. Son günlerde televizyonlarda bunların onlarcasını görüyoruz. Kendi ecdadına küfür eden ülke liderlerini başlarına taç yapıyorlar. Biz cahilliğimizden kaybetmiyoruz, bizler cehalet içinde kendilerini âlim olarak gösterenlerin cahilliğinden kaybediyoruz.
Türkiye de yaşayan ve bu toprakların nimetlerinden faydalanan birçok Avrupa aşığı, Avrupa kölesi insan, neredeyse, utanmadan, Türkiye de İstiklal bir cadde isminden ibarettir. Diyecekler. Sonrasında İstiklal ve istikbalimiz için sınır ötesi operasyon (Zeytin Dalı) yapıldığında cadde isminden ibaret olduğunu savundukları İstiklali, işgalciliğe benzetecekler. Bu gün sınır ötesi operasyonda Mehmetçiğimizin ne şartlar altında görev yaptığını bilmeden en ufak bir duygudaşlık yapmadan, direk önyargılarla, batılı basının kışkırtması ile işgalci olarak suçlamak bir Türkiyeli olarak sana mı düştü be ey gafil.
Operasyon da Afrin Merkeze varılmaya çok az kaldı. Terör örgütlerinin arkasında saf tutan batılı ülkeler kim bilir ne tuzaklar hazırladı, buralarda. Operasyon yapılmadan önce Suriye sınırında çukurlar kazılıp kalın beton duvarlarla mevziler hazırlanıyor deseydik, kim inanırdı? Ama öyle olduğunu hep beraber gördük. Sizce bu kalın betonlar terör örgütleri tarafından yapılabilecek bir şey mi? Aklınız alıyor mu?
Batılı ülkelerin, operasyonla ilgili birbirini tutmayan çelişkili beyanları bile ikiyüzlü, riyakâr olduklarını görmek için yetmez mi? Bizim bizden başka dostumuz yok. Yanı başımızda sınır komşumuz olan Yunanistan, Afrin harekâtından faydalanarak ege sularında Bizans oyunları yapmaya başladı bile. Biz bu güne kadar ne çektik ise, müttefikimiz olduklarını söyleyen ülkelerden çektik. Sende var artık bunun farkına(!)
Batının dar kafalı bürokratları, güdümlü gazete patronları ve bu felçli kadronun diğer üyeleri Türkiye’yi halen hasta adam olarak görüyorlar. İngilizler AB’den ayrılarak halen Türkiye üzerinde Sevr ve Lozan anlaşmaları ile kazandıklarını söyledikleri kapitülasyonları canlandırmaya çalışıyorlar. Tüm dünya Türkiye topraklarına ve ulusun bağımsızlığına göz diktiği günümüzde senin de tarafını seçmen gerek. Böyle bir durumda tarafsızlık, bu ülkeye, bu topraklara ihanettir.
Hoşça ve Dostça KALIN…