Dünyayı sömürü altına almak, küresel güç olmak isteyen ve bu uğurda her şeyi mubah kılan, kendisine en ufak bir muhalif gördüğünde doğru yanlış demeden haritadan silmek için tüm kirli oyunlarını devreye sokmaktan çekinmeyen, lafa geldiğinde özgürlükten, insan haklarından dem vuran, oluşturdukları engizisyon mahkemelerinden ısmarlama kararlar alıp ötekileştirdikleri ülkelere yaptırım yapmaya kalkan ülkeler bu gün dünyayı kan gölüne çevirdiler ve çevirmeye de devam ediyorlar.

Filistin’de el kadar çocukları, bedensel engelli insanları gözaltına almak için akıl almaz işkenceler eden, yaşama haklarını elinden alan, görüntülerin tüm dünyaya servis edilmesine rağmen Avrupa’nın sözde bahsettiği insan hakları burada işlemiyor. Dil, din, ırk ayrımının her türlüsüne karşıyız diyenler kendi ülkelerinde yaşayan diğer ülke vatandaşlarını, ibadethanelerini neredeyse yaşama haklarını kısıtlamak için ellerinden gelen girişimleri yapıyorlar.

Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmaya çalışan ABD, BM’de oy çokluğuyla alınan kararı tanımadıklarını beyan edip, İran’ da yaşanılan ve kendi ellerinin de içinde bulunduğu iç karışıklık çıkarmaya yeltenmelerini bahane ederek İran konusunu ivedilikle Birleşmiş Milletlere taşımaya çalışıyor. Kararını tanımadığın bir topluluğun, İran konusunda karar alması için konuyu önlerine getirmek gerçekten grotesk bir manzara…

Endüstri dünyasının petrol ekseni yani orta doğuda döndüğünü fark eden ve İran’da 79’li yıllarda Şah’a yakınlaşarak İran’ı kıskaca almaya çalışan ABD, İran’da yaşanan ve Şah’ın devrilmesine kadar giden musaddık olayıyla apar topar geri çekilen ABD, halen İran konusunda geri adım atmak istemiyor. Geleceği konusunda endişe duyduğu için Orta doğu ülkelerine ihtiyacı olduğunu biliyor. İran, Abd için orta doğu da kilit taşı. Bu uğurda da en çok kendi çıkarına olanlar tarafından söylenenleri duyuyor.

Gerçi bugün, aynı şeyi birçok basın organı içinde söyleyebiliriz. Onlarda duymak istediklerini duyup, reklam verenlerinin okumak istediklerini yazıyor.

İsrail tarafından Filistin topraklarında Filistinli insanların kemikleri üzerine inşa edilen, tarihinin ihtişamı nefret ve şiddetle gölgelenmiş topraklarda yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışan istilacı İsrail devleti ile ABD arasındaki yakınlık Yahudi oylarını yatıştırıp, kirli ve kanlı kampanyalarını finanse etmek için onların parasını almak üzerine kurulmuştur.

Amerikan politikaları özellikle de ABD’nin İsrail’in yozlaşmış liderlerini ve zorba hükümetlerini desteklemesinin altındaki yatan neden işte budur. Bu kadar çelişkiye ve ironiye rağmen gelişmekte olan veya azgelişmiş ülkelerin kapitalist cepheye geçmesini de istememektedirler.

Zamanında, Türkiye’de de Avrupa Uyum yasaları adı altında ülkeyi yüklü miktarda borç altına sokacak sözde mühendislik ve inşaat projeleri üretip, şişirilmiş ekonomik ve elektrik yükü tahminleri üreterek, sonra da verdikleri borç paraları bu projelerin sahibi olarak kendi ülkelerine çekmiş, Türkiye’yi ödenmesi güç borçlar altına sokarak ödeme konusunda faizini ödemenin ötesine geçilmeyecek faiz oranlarıyla kıskaca almak istemediler mi?

Oyun hep aynı, Seyirciler de aynı, sadece oyuncular değişiyor. Aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyorlar. Artık bunları bilmemiz ve yemememiz gerek. Her yıl Amerika’yı ve Avrupa’yı yeniden keşfetmeye gerek var mı? İzleyiciler değiştiğinde ya da izleyiciler bilinçlendiğinde bütün oyunlar tersine dönecektir. Bu da çok yakındır.

HOSÇA VE DOSTÇA KALIN…