Bu yazımda Sözlerime şöyle başlamak istiyorum; Malum ülkemizin başından son bir yıl içerisinde talihsiz olaylar geçti ve halende bazı talihsizlikler devam ediyor..
Yaşadığımız olağanüstü olaylar ve durumun hassasiyeti nedeniyle yorum yapmamaya gayret gösterdik. FETÖ PDY Örgütünün ülkemizin birlik ve beraberliğine ve demokrasimize yaptığı hain saldırı, Allah’ın izni ve halkımızın destan yazan direnişi ile püskürtülen darbe girişimi nedeniyle yerel gündemdeki birçok haberlerde gündem dışında kaldı.
Ama biz nerede kalmıştık diyerek yolumuz devam edeceğiz,ilimizin bütün sorunları,yatırımlardaki işleyiş,yol problemleri,ucube yapılar ve binalar,yatırımlık alanlar,hastaneler,kurum ve kuruluşların takipçisi olacağız Kahramanmaraş’a yapılan her hizmeti takdir edeceğiz ..
Memleketimin her köşesinde.Yapılmayan, kısır kalmış, çözümü bulanamamış, söz verilen ama bir türlü faaliyete geçmemiş, vaatlerin takipçisi olup gerek tavsiye, gerekse öz eleştiri ile yolumuza devam edeceğiz..
Ancak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ,Erdoğan’ın dediği gibi unutmadan ve hep uyanık kalarak bugünden itibaren yerel gündemimize ve yorumlarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ
Bir süredir bazı dostlarımızdan kulağımıza gelir oldu. Birileri bizi sevmezmiş. Hatta daha da ileri gidip zaten hiç kimse sevmiyor noktasında başkaları adına da karar vermeye başlamışlar. Bunları dostlarımıza söylerken de kulağımıza kadar geleceğini hesap edememişler. Ki bazıları meydanlarda, alanlarda, sokaklarda bizleri gördüklerinde pek de hal hatır ederler. İltifat nameleri söylerler.
Hiç kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Hele ki aman bizi sevin diye hiç mi hiç talebimiz yok. Ancak bu insanlara birkaç sözümüz elbette ki var;
Ömrü hayatımız boyunca,
Hırsızlık yapmadık,
Şerefsizlik Yapmadık,
Çalmadık,
Riyakârlık yapmadık,
Yalancı olmadık,
Sahtekarlık yapmadık,
Kimsenin ekmeği ile oynamadık,
Kimsenin onuru haysiyeti ile oynamadık,
Döneklik yapmadık,
Kırkbin türlü entrika çevirmedik,
Koltuğumuzu, yerimizi, mevkiimizi korumak için, yalan, dolan, entrika, üçkağıt çevirmedik, insanları bozuk para gibi hiç düşünmeden harcamadık,
İnsanların yüzüne ayrı, arkasından ayrı konuşmadık,
Helal kazandık harama el uzatmadık,
Tehdit, şantaj, entrika, allem, kullem, bunların hiçbirini yaşam felsefemize dahil etmedik,
Dostumuzu, arkadaşımızı, en yakınlarımızı, bize güvenenleri dünya nimetleri uğruna satmadık,
İçtiğimiz bir kahvenin, yapılan bir iyiliğin kırk yıl hatırını saydık,
Başımız dik, alnımız ak gezdik,
Yunus Emre’nin “doğru odunu” gibi dosdoğru olmaya dikkat ettik, gayret gösterdik.
Alnımızın teri, bilgimiz, becerimiz ile helal kazanmayı yeğledik,
Bilmiyorsak öğrendik,
Bizden daha iyilerini, daha bilgililerini örnek aldık,
Onlara yetişmek için birileri gibi çeşitli oyunlar ile aşağıya çekme yerine, çalışıp çabalayıp, öğrenip onların seviyesine çıkmayı hedef edindik.
Adam gibi adamlarla arkadaş olmaya, dost edinmeye gayret gösterdik,
Mazlumun, garibin, ezilenin, ihtiyaç sahibinin yanında olmaya çaba gösterdik,
Bildiğimizi, korkmadan, çekinmeden, makam mevki seçmeden her zaman, her yerde söyledik,
İşimizi en iyi şekilde yapmanın gayreti içinde olduk,
VATANIMIZI SEVDİK, SEVİYORUZ, SEVMEYE DE DEVAM EDECEĞİZ.
Çok daha ağır şeyler yazabilirdik ama insanlığımızdan ve edebimizden de ödün vermedik.
Eğer bütün bunlar sizler için bir anlam ifade etmiyorsa,
SEVMEYİN
SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ.
Tanımadan konuşanların yukarıdaki yazımı biraz daha dikkatli okumasını tavsiye ederim. Tanıyıp ta konuşanlara ise bir iki kelime sözüm var.
Özellikle son bir ay içinde meydanlarda duyduklarım, gördüklerim, izlediklerim, bana yeter. Zaten sizler yukarıdaki yazdıklarımın birçoğundan yoksunsunuz.
Sizler gibi binlerce güya arkadaşım, dostum olacağına, etrafımda parmak sayısı kadar yukarıda yazdığım hasletlere sahip insanlar olsun bana yeter.
Ben akşam başımı yastığa koyduğumda rahat uyuyabiliyorum, ya siz?
selametle..